Sanat özerk bir deneyim alanı olarak kurulup müzelere veya konser salonlarına yerleştiği zaman, kendi dışına çıkma, yani sanattan başka bir şey olma zorunluluğunu da hissetmeye başladı. Müzik, müzisyenlerin icra ettiği sanattan fazlası, ruhun dili olduğu iddiasında bulundu. Mimarlık binalar inşa etmek yerine yeni bir dünya kurmak istedi, bunun için göklere uçtu. Modern ve devrimci sanatçılar tablo yapmayı bırakıp “yeni hayat”ın biçimlerini üretmeye karar verdiler. Çağdaş sanatın performans ve yerleştirmeleri ise sanat ile siyaset arasındaki belirsiz alanda duruyor. Bu yolculuklardan bazılarının izini süren Jacques Rancière, Kant ve Hegel gibi filozofların yoldaki kıvrımları, dönemeçleri anlamamızda bize yardımcı olabileceğini gösteriyor. Genç Marx’ın düşüncesi ile sanatın yolunun kesiştiği noktaya dikkat çekiyor özellikle. “Biçimci” diye suçlanan Sovyet sanatçılarının nasıl devrimi resmetmek yerine bizzat devrim olan bir sanat yaratmak istediklerini anlatıyor. YAZAR HAKKINDA: 1940 Cezayir doğumlu Fransız filozof. Paris VIII (St. Denis) Üniversitesi’nde felsefe dersleri vermiş olan Rancière’in adı ilk kez Althusser’in iki ciltlik Lire le Capital (1965; Kapital’i Okumak) derlemesine yazdığı yazıyla öne çıktı. 1968 öğrenci ayaklanmaları sırasında Althusser’le fikir ayrılığına düşen Rancière, Althusser çevresinden kopuşunun gerekçelerini La Leçon d’Althusser (1974, Althusser’in Verdiği Ders) adlı kitabında anlattı. Bu siyasi ve teorik kopuş, ona göre, “bilgi ile kitleler arasındaki tarihsel ve felsefi ilişkilere” bakışlarındaki ciddi farkların ürünüydü. Althusser’in ideoloji teorisine yönelttiği eleştiriyi, özellikle işçi sınıfının tarihsel olarak kendisini nasıl görmüş ve bilgiyle nasıl ilişki kurmuş olduğunu ampirik analizlere de başvurarak araştırdığı bir dizi kitabında sürdürdü: La Nuit des prolétaires (1981; Proleterlerin Gecesi); Filozof ve Yoksulları (Metis, 2009) ve Cahil Hoca: Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders (Metis, 2014). Düşünürlerin haklarında konuşmayı pek sevdikleri proleterler hakkında, onların kendilerine özgü bilgilenme tarzları hakkında pek de bir şey bilmediklerini ileri sürdü. Estetik, tarih teorisi, edebiyat ve sinema hakkında yazdıklarıyla da yankı uyandırmış olan Rancière’in diğer eserleri arasında şunlar sayılabilir: Siyasalın Kıyısında (Metis, 2007), Özgürleşen Seyirci (Metis, 2010), Tarihin Adları (Metis, 2011), Nasıl Bir Zamanda Yaşıyoruz? (Eric Hazan’la Söyleşi, Metis, 2018), Kurmacanın Kıyıları (Metis, 2019), Courts voyages au Pays du peuple (1990, Halk Ülkesine Kısa Yolculuklar), La fable cinématographique (2001, Sinematografik Masal), L’inconscient esthétique (2001, Estetik Bilinçdışı), Estetiğin Huzursuzluğu (2004, İletişim, 2012), Politique de la littérature (2006, Edebiyatın Siyaseti).